13 Haziran 2010 Pazar

“Prenses doğuracak diye üç gün evden çıkmadım”



Türk pop müziğinin ünlü seslerinden Nilüfer aynı zamanda çocukluğundan beri bir hayvansever. Evinde iki kedisi vardı, kısa süre önceki doğumla bu sayı sekize çıktı: “Artık altı torunum var”
*Nilüfer hanım, kediniz doğum yapmış, gözünüz aydın...
-Evet, torunlarım oldu. Dişi ve erkek olmak üzere iki tane kedim vardı. Erkek olan ameliyatlı olduğu için dışarıdan bir tane damat kedi bulduk ve altı tane yavruya sahip olduk. Şu an toplamda sekiz kediyle yaşayacağım.
*Yavruları başkalarına vermeyi düşünüyor musunuz?
-Hiçbirini vermeyi düşünmüyorum. Doğdukları andan itibaren onlarlayım ve onlara çok alıştım. Annesinin altı yavru kediye sütü yetmediği için biberonla bile besledim. Bu kadar emek verince, insan kedileri başkalarına vermeye kıyamıyor.
*Kediniz Prenses doğuma girdiğinde yanında mıydınız?
-Sırf doğum yaklaştı ve ben dışarıdayken doğum gerçekleşir diye üç gün evden çıkmadım. Doğum hakkında internetten ve veterinerimizden bilgiler aldık. Ameliyat eldivenlerimi takıp hazır bekledim ve doğuma yardımcı oldum. Anne genç ve tecrübesiz olduğu için yardım etmem gerekiyordu. Bir yavru doğduğunda plasentayı temizlemeye çalışırken diğer yavru doğuyordu ve anne temizleme işine yetişemiyordu. Bu yüzden ben yapmak zorunda kaldım. Pamuklarla temizleyip sıcak yerlerde tuttum. Bir hafta benim yanımda sepetin içinde yaşadılar. Onları sanki yoğun bakıma aldım. Islak fare gibilerdi. Şimdi mükemmel şeyler oldular.
*İlk günlerde neler yaşadınız?
-İlk bir hafta sabah 05.00’te kalktım. Mutfağa inip biberonla mamalarını hazırladım. Daha sonra anneleri ilgilendi. Hepsinin yaşaması da mucize... Son doğan kedinin tüyleri döküldü, kel kaldı. Böyle olunca tekrar yoğun bakım uygulanması gerekti. Hayatta kalması için bayağı çaba sarf
ettik. Şu anda hepsi sağlıklı.
“Benimle uyumak isterlerse onları geri çeviremem”
*İsimleri belli mi?
-İlk aldığım kedi Prens isimli erkekti. Dişi olana da Prenses ismini vermiştim. Böyle olunca tüyleri dökülen bebeğe de Leydi dedim ama diğerlerine daha sonra isim vereceğim.
*Geceleri birlikte yatıyor musunuz?
-Onlar benimle yatmak isterlerse geri çevirmem. Ama sekiz kediyle evdeki halimiz nasıl olacak bilmiyorum. Bir koşuşturma olacak gibi... Onları izlemek çok eğlenceli. Birbirleriyle oynamalarını, koşuşturmalarını izlemek bir bakıma terapi gibi. Şu anda çok komikler, çok tatlılar. Yuvalarına sadece annenin girebileceği bir sistem yaptık, yavrular dışarı çıkamıyorlar.
*Nasıl besleniyorlar şu an?
-Artık kuru mamayla beslenmeye başladılar. Hepsi gayet sağlıklı. Hayvanlara özel ilgim var. Onların da bu dünyada diğer bütün canlılar gibi yaşama haklarının olduğunu düşünüyorum. Üstelik bu varlıklar “ağzı var dili yok” derler ya, bir sıkıntıları olduğunda söyleyemiyorlar. Onun için daha çok acıyorum. Korunmaya muhtaçlar. Sokaktaki hayvanlara da evdeki kalan yemekleri kaplara koyup veriyoruz. Bu herkesin yapabileceği bir şey. Onlar da can taşıyor. Özellikle hayvanları öldüren kişilere aklım ermiyor. Bu işe de bir son verilmesi gerekiyor artık.
“Sokaktaki kedileri sevince evdekiler bozuluyor”
*Hayvanlara olan sevginiz çocukluğunuzdan beri var mı?
-Evet, küçük bir kızken sokaktaki kedileri eve almak isterdim. Her gittiğim yerde etrafım kedilerle dolardı. Onlar da sevgiyi hissediyorlardı sanırım. İlk kedim annemle yaşarken oldu. Köpeğim de olmuştu ama kedinin bakımı her zaman daha kolaydır. Hayatımın her anında hep bir kedi oldu. Kediler özgür ve kişilikleri olan müthiş hayvanlar.
*Dışarıda gördüğünüz hayvanların hepsini seviyor musunuz?
-Dışarıda o kadar çok hayvan var ki, hepsini dokunarak sevmem mümkün değil. Zaten tanımadığım bilmediğim hayvana da dokunmak istemem. Sevgimi başka şekillerde gösteriyorum. Evde kalan yemekleri sokaktaki hayvanlara veriyorum. Mesela bahçeme gelen sokak kedileri vardı, artık onlara da kuru mama alıyorum.
“Kedilerim evde cici cici oturan İran cinsi”
*Kedileriniz kıskanmıyor mu bu durumu?
-Evet, biraz kıskançlık oluyor. Evdeki kedilerim bozuluyor.
*Onlar hiç dışarıya çıkıyor mu?
-Kedilerim evde cici cici oturan İran kedileri... Bu yüzden onları dışarı çıkarmıyorum, hep evdeler.
*Bazı ünlülerimiz köpeklerini reklamda oynattılar. Siz kedilerinizi bir reklam filminde falan oynatmayı düşünür müsünüz?
-Yok daha neler? Benim kedilerim korkarlar. Ayrıca, evet köpeklerini ekrana çıkartılar. Çünkü köpekler daha rahatlar.
*Son günlerde gündemde olan Petek Dinçöz ve Can Tanrıyar arasındaki köpeklerin velayeti
konusunda ne düşünüyor sunuz?
-Hiçbir fikrim yok... Kendi aralarındaki bir olay. Bir şey diyemem.
*Kızınız Ayşe Nazlı kedilerinizi seviyor mu?
-Tabii ki, Ayşe Nazlı da çok seviyor, onlarla büyüdü. O da benim gibi hayvansever oldu.
*Peki, kızınız kıskanıyor mu onlara olan ilginizi?
-Yok canım daha neler? Ayşe Nazlı bir tanecik kızım...
“Barınakların plastik kap gibi basit şeylere ihtiyacı var”
Hayvan koruma dernekleri hep kendi yaptığı çalışmalar ve yardımseverlerin katkılarıyla ayakta
durmaya çalışıyor. En büyük görev yönetimlere düşüyor. Çağdaş bir toplum olabilmemiz için yönetimlerin hayvan hakları konusuna el atmaları gerekiyor. Şimdi “İnsanlık için çağdaş bir toplum olmayı başardık mı ki, hayvanlar için çağdaş bir toplum olalım” düşünceleri ortaya çıkabilir. Bu bizim yaramız maalesef. Elbirliğiyle hepimiz destek vereceğiz. Herkesin elinden geleni yapması gerekiyor.Barınakların da biraz bakıma ihtiyacı var. Gittim gördüm, çok iyi durumda değiller. Hayvanları sadece kuru ekmeklerle besliyorlar. Yine de sokakta olmalarındansa bu barınaklarda olmaları daha iyi gibi gözüküyor. Barınakların plastik kaplar gibi birçok basit şeye ihtiyacı var. Evlerde bir sürü şey atılıyor. Mesela bunların bir kısmı saklanıp barınaklara verilebilir. Çok zor şeyler değil bunlar.
Milliyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder